hakkımızda

Karaman Avukatlık Bürosu; her aşamada çözüm odaklı bir yaklaşımla hareket eden, çok dilli ve dinamik bir hukuk bürosudur.

Güven, uzmanlık ve sonuç odaklı bir yaklaşımla hukuki danışmanlık hizmeti vermeyi hedefleyen büromuz, alanlarında yetkin akademisyenler tarafından desteklenmekte olup, hukukun her alanında titizlikle iş yapma idealine sahiptir.

Büromuz, müvekkillerinin hukuki sorunlarıyla başından sonuna kadar ilgilenmeye, ekip çalışmasıyla onlara en iyi hizmeti sunmaya ve önleyici hukuk hizmetlerinin öneminin bilincinde olmaya kararlıdır. Nitelikli ve deneyimli uzman ekibiyle faaliyet gösterdiği alanlarda lider olma yolunda disiplinli bir şekilde çalışmaktadır.


Çalışma Alanlarımız

İş Hukuku ve İş Kazasından Doğan Tazminat Davaları

İşçilerin işe girdikleri andan ayrıldıkları süreye kadar ve sonrasında ortaya çıkabilecek yıllık izin, fazla mesai alacağı, kıdem tazminatı gibi yasal haklarını elde etmelerinde ve kaybetmemelerinde ya da iş kazaları gibi istenmeyen durumlarda kendilerine her tür desteği sağlamak birinci önceliğimizdir.
İş Hukuku özellikle ülkemizde iş kazaları dâhilinde de sıklıkla gündeme gelen bir hukuk dalıdır. Bu alanda karşılaşılan ihlaller ve kusurlu ve gerekli hallerde, tazminat hukuku konusunda güvenilir avukatlık hizmetleri hakkın teslimi açısından önem arz eder. İş hukuku ile ilgili düzenlemeler Türk hukukunda asıl olarak 4857 sayılı İş Kanunu ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile düzenlenmiştir. İş Hukuku'nda temel amaç işçilerin ve işverenlerin haklarını gözeterek uyum içinde çalışmalarını ve iş hayatının güvenilir olmasını sağlamaktır. Hukuk büromuzca iş hukuku kapsamında verilen hizmetlerden bazıları şunlardır;
* İş kazaları sonucunda ortaya çıkabilecek sürekli sakatlık ve sürekli bakım zararları…
* İşveren danışmanlık,
* Hizmet tespiti davaları,
* Kıdem İhbar Tazminatı davaları,
* İş akdinin feshi sebebi ile açılan diğer tazminat davaları,
* İş kazaları sebebi ile açılan davalar.
* Meslek hastalığı tespiti ve tazminat davası.

Sigorta Hukuku

Büromuz profesyonel, alanında uzman Sigorta Hukukçuları ve Sigorta Hukuku'nun tüm alanlarında, mal ve can sigortalarında yaşanan hukuki uyuşmazlıkların çözümünde müvekkillerinin yanındadır.
Büromuz, müvekkillerimizin mahkemelere yansıyan karmaşık sigorta uyuşmazlıklarında avukatlık hizmeti vermenin yanı sıra, hasar yönetim hizmetleri çerçevesinde sigortalıların, adli ve idari davalarının takibi, sigorta ihtilaflarının sulh veya alternatif çözüm yolları ile halline yönelik hizmetleri de vermektedir.
Sigorta Hukuku alanına giren önemli konu başlıkları şunlardır;
Trafik Sigortası (Karayolları Trafik Kanunu Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası): Maddi hasarlı ve bedeni hasarlı trafik kazalarında ortaya çıkacak ölüm ve/veya sürekli sakatlık tazminatı davaları bu poliçedeki teminatların tahsili amacıyla yürütülmektedir. Bu davalar araç hasarları ile sınırlı değildir. Araçta bulunan veya araç dışında bulunan yaya konumundaki kişilerin ölüm ve yaralanma risklerini ve buna müteakip zarlarını kapsayacak maddi ve manevi zararlarını tazmin maksadı içerir.
Kasko Sigortası: Trafikte bulunan taşıtları belirli hallerde ya da belirli hallere karşı koruyan ihtiyari sigorta teminatıdır. Çarpışma, maddi hasara sebep olacak dış etkenler, aracın yanması ve üçüncü kişiler tarafından yapılan istem dışı oluşan zararlar için sigorta şirketiyle yaşanabilecek olumsuzlukların giderilmesi için gereken hukuki yardım verilmektedir.
Ferdi Kaza Sigortası (Ferdi Kaza Koltuk Sigortası): Ölüm, yaralanma ve tedavi teminatlarını kapsayan, şehirler veya uluslararası yolculuklarda ortaya çıkabilecek kaza hallerinde araç içerisinde bulunan kişileri kapsayan sigorta poliçelerinden doğan uyuşmazlıklar çözülmektedir Konut ve İşyeri Sigortası: Yangın, su baskınları, hırsızlık gibi konut ve işyerlerinde ortaya çıkabilecek maddi hasarların tazminine yönelik riskleri kapsayan sigorta poliçesinden doğan uyuşmazlıklarda dava yoluyla çözümlenmektedir.

Araç Hasarı, Değer ve Gün Kaybı

Araç Hasarı, Değer ve Gün Kaybı
Araç hasarı, sürücülerin karşılaşabileceği en stresli durumlardan biridir. Kaza sonrası aracın değer kaybı, onarım maliyetleri ve hatta kullanılamayacak duruma gelmesi gibi pek çok endişeyle birlikte gelir. Bu makalede, araç hasarının getirdiği maddi ve manevi etkileri ele alacak, sigorta ve tazminat süreçlerini anlatacağız.
Araç Hasarının Değer Kaybı:Araç hasarı durumunda, aracın değer kaybı sürücüler için önemli bir endişe kaynağıdır. Hasar gören araçlar, satış sonrası değerlerinde belirgin bir düşüş yaşarlar. Özellikle kaza geçmişi olan araçlar, ikinci el piyasasında daha az talep görebilir ve daha düşük fiyatlarla satılabilir. Bu durum, araç sahiplerinin zararlarını telafi etmeye çalışırken karşılaştığı bir gerçektir.
Gün Kaybı ve Kullanım Kaybı:Araç hasarı sonrası, aracın tamiratı sürecinde ya da hasarın değerlendirilmesi sırasında araç sahipleri günlük yaşamlarında aksamalar yaşayabilirler. Bu durum, işe veya günlük aktivitelere ulaşımın zorlaşması anlamına gelir. Bu kayıplar, tazminat taleplerinde dikkate alınması gereken önemli bir unsurdur.
Sigorta ve Tazminat Süreçleri:Araç hasarı durumunda, sigorta poliçesi araç sahiplerini finansal olarak korur. Hasarın boyutuna ve poliçedeki kapsama göre, sigorta şirketi hasarın tamamını veya bir kısmını karşılayabilir. Sigorta talepleri genellikle araç sahibinin hasarın boyutunu belirlemek için bir ekspertiz sürecini içerir. Bu süreç, aracın tamir edilmesi veya tazminatın hesaplanması için önemlidir.
Araç hasarı, sürücülerin karşılaşabileceği stresli bir durumdur ve maddi ve manevi etkileri olabilir. Sigorta ve tazminat süreçleri, hasarın telafisi için önemlidir ve araç sahiplerinin haklarını korur. Değer kaybı ve kullanım kaybı gibi faktörler de dikkate alınmalıdır. Ancak, doğru bilgi ve doğru adımlarla, araç hasarı sonrası süreçler yönetilebilir ve telafi edilebilir.

Sürekli Sakatlık Tazminatı

Trafik kazaları neticesinde ortaya çıkan ve doğrudan tedavi giderleri dışında kalan, kaza dolayısıyla kişinin sakatlığı oranında mahrum kaldığı gelecekteki gelirlerini güvence altına alan tazminatlardır.
Trafik kazaları neticesinde ortaya çıkan doğrudan tedavi giderleri dışında kaza dolayısıyla, kişinin sakatlığı oranında mahrum kaldığı gelecekteki gelirlerinin tazminini güvence altına alan tazminatlar ve maddi zararların dışında bu kazanın sebep olduğu manevi elem ve ıstırap için de tazminatlar dava yoluyla alınmaktadır.
Bilgiç Avukatlık Bürosu'nun ana çalışma alanlarından biri de ülkemizde sık karşılaşılan trafik kazaları ve bunların sebep olduğu maddi ve manevi sonuçlardır. Bu tür istenmeyen sonuçların başında da yaralamalı trafik kazaları tazminat davaları gelmektedir. Trafik kazaları neticesinde yaralanan ve sürekli sakatlık durumuna maruz kalan mağdurlar, zararlarının tazmini için bu ve benzeri tazminat hukuku davalarına başvurabilirler.
Bilgiç Avukatlık bürosu olarak önceliğimiz, bu tür istenmeyen durumlarla karşılaştığımızda yasal sınırlar dâhilinde tazminat haklarınızı savunmak ve yaşadığınız sıkıntıların ortadan kalkmasına bir nebze yardımcı olmaktır. Her türlü ölüm tazminatı ve sakatlık tazminatlarında danışmanlığımıza başvurabilirsiniz.

İdareye Karşı Tazminat

TAM YARGI DAVASI AÇMADAN EVVEL İDAREYE BAŞVURU ŞARTI
Tam yargı davaları, 2577 sayılı Yasanın 2/b maddesinde tanımlandığı üzere, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan ihlal edilenler tarafından açılan bir nevi tazminat davalarıdır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların, idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka biçimde öğrendikleri günden itibaren bir yıl ve herhalde eylem gününden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği, bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin bildiriminden sonra veya istek hakkında altmış gün içinde bir yanıt verilmediği takdirde bu süresinin bittiği günden itibaren dava açma süresi içinde dava açılabileceği belirtilmiş bulunmakradır.
Yine Danistay 8.Dairesi Esas: 2000/1396 Karar: 2002/364 Karar 22.01.2002 Tarihli Kararında Gerek 2577 sayılı Yasanın belirtilen maddeleri gerekse 15.3.1979 gün ve 1979/5 sayılı Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararına atıf yaparak, davacının idari başvuru yollarını tüketmeden dava açarak idari merci tecavüzünde bulunduğu anlaşıldığından, dava dilekçesini... Belediye Başkanlığına göndermesi gerekirken, davanın esasını inceleyerek tazminat isteminin kabulüne karar veren İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görmeyerek bozmuştur.
İlgili İçtihadi birleştirme kararı da kişilerin yasada belirtilen süreler içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeden idari yargı yerinde dava açılması idari mercii atlanması olarak nitelendirilmektedir.
Bu durumda, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların, idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka biçimde öğrendikleri günden itibaren bir yıl ve herhalde eylem gününden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği açıktır.

Tazminat Hukuku

Tazminat hukuku; ana başlık olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, düzenlenme amacı, bireylerin uğradığı maddi ve manevi zararlarının karşılanmasıdır.
Tazminat davalarının uygulanma alanı bulabilmesi için, tazminatı gerektiren vakıanın haksız fiil teşkil etmesi ve bireylerin bu fiilden doğrudan ya da dolaylı olarak zarar görmüş olması gerekmektedir. Ümit Bilgiç Avukatlık Bürosu olarak, bireylerin özellikle trafik kazaları ve iş kazaları boyutuyla ilgilenmekteyiz. Kişilerin bu tür kalıcı maddi veya manevi zararlara uğraması halinde tüm bilgi, birikimimizle ve birlikte çalıştığımız avuatlarla Türkiye'nin her yerinde yıllardır hizmet vermekteyiz.
Destekten Yoksun Kalma (Ölüm) Tazminatı: Trafik kazalarında ölen kişinin ailesi ya da bakmakla yükümlü olduğu kişiler tarafından yoksun kaldıkları desteğin tazmini için Borçlar Kanunu ve sair mevzuat çerçevesinde hukuki danışmanlık ve hizmet verilmektedir.
Sürekli Sakatlık Tazminatı: Trafik kazaları neticesinde ortaya çıkan doğrudan tedavi giderleri dışında kaza dolayısıyla, kişinin sakatlığı oranında mahrum kaldığı gelecekteki gelirlerinin tazminini güvence altına alan tazminatlar ve zararların dışında bu kazanın sebep olduğu manevi elem ve ıstırap için de tazminatlar dava yoluyla alınmaktadır.
Tedavi Giderleri Teminatı: Kaza sonucunda kişinin yeniden sağlığına kavuşması için yapılması gereken tüm maddi zararları güvence altına alan teminat.

Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

Trafik kazalarında ölen kişinin ailesi ya da bakmakla yükümlü olduğu kişiler tarafından tazminat talep edilebilir.
Trafik kazalarında ölen kişinin ailesi ya da bakmakla yükümlü olduğu kişiler tarafından yoksun kaldıkları destek zararlarının tazmini için Borçlar Kanunu ve sair mevzuat çerçevesinde hukuki danışmanlık hizmet verilmektedir. Ölüm halinde ölenin desteğinden mahrum kalan yakınları tanımından sadece mirasçılar gibi dar bir grup değil, ölen kişinin desteği ile hayatlarını idame ettiren ya da ettirecek olan tüm kişiler faydalanabilmektedir. Trafik kazasında hayatını kaybeden bir çocuğun aile bireyleri, ilerleyen yaşlarında ailesine bakacağı varsayımından hareketle bu çocuk için ilgili kişi ve kurumlardan destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilirler.
Ümit BİLGİÇ Avukatlık Bürosu; ölümlü trafik kazası tazminat davalarında ve tazminat hukuku kapsamına giren tazminat taleplerinde sizin ve desteğe muhtaç olan herkesin en yakın danışmanı konumundadır. Destekten yoksun kalma tazminat davaları ve aktüerya hesaplamaları konusunda her türlü danışmanlık hizmeti için bizleri her zaman ulaşabilirsiniz.
Not: Bu tazminat türü "Ölüm Tazminatı" şeklinde de bilinmektedir.

Eşlerin Mal Rejimi

Yeni Medeni Kanunda eşlerin mal rejimi bakımından hukuki durumları
01 Ocak 2002 tarihinde 4721 sayılı yeni Medeni Kanun yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Eşler 01 Ocak 2002 tarihinden önce evlenmişlerse aralarında yapılmış bir evlilik sözleşmesi yoksa bu zamana kadar mal ayrılığı bu tarihten sonra edinilmiş mal rejimine tabi olacaklardır.
Bu durumda 01.01.2002 tarihinde evvel ve sonra yapılan evliliklerde tarafların çalışarak edindikleri mallar da ayrı rejime tabi olacaktır. Bir başka anlatımla 01 Ocak 2002 tarihinden evvel edinilmiş malda hak iddia eden taraf katkı payı alacağını ancak ispatlaması halinde açacağı davayı kazanacaktır.
Bu tarihten sonra tarafların edinilmiş mal varlıklarında ise ise eşler başka bir mal rejimini seçmemişlerse evlilik birliğinin son bulmasıyla eşler birbirlerinden katılma alacaklarını ve değer artış paylarını isteyebileceklerdir.
Eşlerin mallarının hangisinin edinilmiş ve kişisel mal olduğu kanunda genel olarak belirtilse de, Uygulamada çeşitli farklılıklar olmaktadır. Bir örnek verirsek, Eşlerin birisine babasından miras yoluyla kalan ev, kişisel mal, fakat kira geliri ise edinilmiş mala girmektedir.
Yeni Medeni Kanun hükümlerinin eşler bakımından getirdiği en büyük özellik, 01.01.2002 tarihinden evvel evlilik birliği içinde kazanılan mal varlıkları eşlerden kimin adına kayıtlı olsa da edinilmiş mal kabul edilmesidir. Bu durumda edinilmiş mallar da tarafların yarı yarıya hissedar olduğu kabul edilmektedir. Aksini ileri süren bu malda daha çok hakkın kendine ait olduğunu söyleyen taraf bunu kanıtlamak bir başka deyişle ; Kişisel malları ile bu malın alındığını veya bu mala değer artışında bulunduğunu ispat etmelidir.
01.01.2002 Tarihinden evvel edinilmiş mallarda eşler hak iddia ettikleri maldaki hisselerini ancak ispat ederek geçerli hale getireceklerdir. Bu ispat durumu, ülke gerçeklerini de düşündüğümüzde çok kolay değildir.

Malpractice (Doktor Hataları)

Malpraktis davası; hastalık ve herhangi bir sağlık sorununun giderilmesi amacıyla hekime ya da bir tıp kurumuna başvuran hastanın tıbbi tanı-tedavi esnasında beklenmedik bir zararla karşı karşıya gelmesi halinde hastanın açacağı dava türünü ifade etmektedir. Malpraktis davasında söz konu olan husus; doktorun bilgisizlik, deneyimsizlik veya ilgisizliği nedeniyle hastanın zarar görmesidir. Böyle bir durumda hekimliğin kötü uygulanması, hekimlik uygulamasında kusur yahut ihmali varlığı söz konusu olacaktır.
Öte yandan, gerek ceza, gerek tazminat ve gerekse disiplin sorumluluğu konusunda; kamuda çalışan hekimler ile özelde çalışan hekimler arasında hem yargı yetkisi, hem soruşturma ve kovuşturma usulü ve hem de sorumluluk açısından oldukça ciddi farklılıklar söz konusudur. Bu nedenle hukuki ve cezai sorumluluğu, kamuda ve özelde çalışan hekimler açısından farklı başlıklar altında açıklamanın daha faydalı olduğu kanaatindeyim.
1)HUKUKİ SORUMLULUK (MADDİ – MANEVİ TAZMİNAT TALEPLİ DAVALAR)
Hekim ile hasta arasındaki temel hukuki ilişki tazminat hukuku açısından önem arz etmektedir. Bu ilişkinin genel olarak vekalet akdi olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle bu tür davalarda tazminat talepleri Borçlar Hukuku’nun vekalet akdi hükümlerine dayanılarak değerlendirilmektedir. Vekalet akdine dayalı talepler 5 yıllık zamanaşımına tabidir. Tıbbi müdahalenin gerçekleştiği andan itibaren 5 yıllık süre aşılmışsa zamanaşımı itirazında bulunulması gerekmektedir. Zamanaşımı ve yetki gibi itirazlar ilk itirazlardandır ve bu itirazların yasal cevap süresinde yapılması gerekmektedir.
Tazminata hükmedilebilmesi için beraber buulunması gereken koşullar;
* Tıbbi müdahale sonucunda ortaya çıkmış bir zarar
* Doktora atfedilebilecek bir kusur
* Kusur ile ortaya çıkan zarar arasındaki illiyet bağıdır. Belirtilen unsurlardan biri eksikse tazminata hükmedilmesi hukuken mümkün değildir.
Bununla birlikte, özellikle kusur kavramına bakacak olursak, tazminata hükmedilebilmesi için doktorun ağır hizmet kusurunun bulunması gerektiği açıktır. Çünkü, sağlık hizmeti önceden öngörülemeyen belirli bir tehlikeyi zaten içermektedir. Kısaca, sağlık hizmeti riskli bir nitelik taşıdığından tazmin sorumluluğu için hizmet kusuru tek başına yeterli değildir. Kusur tespiti açısından önemli bir diğer husus ise; yapılan muayene, gözlem, teşhis, müdahale ve tedavi işlemlerinin tıbbi gerekliliğe uygun olarak icra edilip edilmediğidir. Hekimler açısından kusur isnadı tıbbi gerekliliğe uygunluk kriteri ile ele alınmalı ve savunmada bu hususun altı özellikle çizilmelidir.
Tıbbi kötü uygulama nedeniyle davanın muhatabı olan tüm sağlık personelinin vakadaki kusur oranının ayrı ayrı tespit edilmesi de önem arz etmektedir. Zira, kusur nispetince tazminata karar verilmesi gerektiği açıktır. Adli Tıp Kurumu raporu bu tür davaların olmazsa olmaz koşuludur. Gerek Yargıtay ve gerekse Danıştay Adli Tıp Kurumu raporunu mutlak olarak aramaktadır.
Maddi tazminata hükmedilebilmesi için uğranılan maddi zararın somut olarak ispatı gerekmektedir. Uğranılan maddi zarar somut olarak ispat edilemiyorsa maddi tazminata hükmedilemeyecektir. Manevi tazminatın da zenginleşme aracı olarak kullanılmaması gerekmektedir. Bu nedenle, davacının sosyal ve ekonomik durumunun doğru bir şekilde araştırılması ve tespit edilmesi önem arz etmektedir. Manevi tazminatta gerçek anlamda bir tazmin değil, manevi tatmin söz konusudur.
Bu genel bilgiler ışığında kamuda çalışan hekimler ile özelde çalışan hekimler arasındaki farklılık gösteren hususların altını çizmekte yarar görüyorum.
1.A ) KAMUDA ÇALIŞAN HEKİMLER AÇISINDAN
Tıbbı kötü uygulama nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davaları, idari yargının görev alanına girmekte ve idare mahkemelerinde görülmektedir. Kamuda çalışan doktorlar aleyhine doğrudan dava açılamamaktadır. Bu davanın doğrudan muhatabı idare, yani Sağlık Bakanlığı’dır. Davanın kaybedilmesi halinde Sağlık Bakanlığı’nın, kusuru nispetince personel olarak çalıştırdığı doktora rücu hakkı bulunduğundan dava ilgili sağlık personeline (doktor ve diğer sağlık personeli) ihbar edilmekte ve bu suretle doktorların davaya davalı idare yanında müdahil olarak katılması sağlanmaktadır. Süre, tebliğden itibaren 30 gündür.
Davanın kaybedilmesi ve kararın kesinleşmesi halinde, mahkemece hükmedilen tazminatın da doğrudan muhatabı ilk etapta idare, yani Sağlık Bakanlığı olmaktadır. Genel olarak idarenin sorumluluğu kusursuz sorumluluk ve hizmet kusuru esasına dayanmaktadır. Ancak, sağlık hizmeti riskli bir nitelik taşıdığından idare açısından da ağır hizmet kusuru aranmaktadır. Personel yetersizliği, tıbbi müdahaleye ilişkin gerekli ortamın ve teknik donanımın sağlanmaması ve benzeri hususlar idarenin sorumluluğunda olduğundan, olası bir aleyhe kararda, kararın dayanağını bu tür eksiklikler oluşturuyorsa, idarenin hekime rücu etmesi de mümkün olamayacaktır. Bu nedenle, kamuda çalışan doktorların savunma yaparken bu hususlara dikkat etmesi ve idarenin sorumluluğunda olan hususları gözden kaçırmaması gerekmektedir.
1.B ) ÖZELDE ÇALIŞAN HEKİMLER AÇISINDAN
Özelde çalışan doktorlar aleyhine tıbbi kötü uygulama nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davaları adli yargının görev alanına girmekte ve asliye hukuk mahkemelerinde görülmektedir. Doğrudan hekim aleyhine dava açılabilmektedir. Genellikle hem hekim hem de çalışılan özel hastane aleyhine birlikte dava açılmaktadır. Davanın kaybedilmesi ve kararın kesinleşmesi halinde, mahkemece hükmedilen tazminatın da doğrudan muhatabı aleyhe hükmedilen miktar nispetince hekimler olmaktadır.
İddia edilen hususlar doğrudan hekimle değil de hizmet alınan özel hastane ile ilgili ise, pasif dava ehliyeti olmadığından davanın reddi gerektiğini ileri sürmek yerinde olacaktır. Dava dilekçesinin tebliğinden itibaren cevap süresi 2 haftadır. Bu yasal sürede cevap dilekçesinin verilmesi ve ilk itirazların mutlaka yapılması gerekmektedir. İlk itirazlar, yetki ve zamanaşımı itirazı gibi önemli itirazlardır. Bu itirazları mutlaka yasal sürede yapmak gerekmektedir.
2 ) CEZAİ SORUMLULUK
Malpraktis nedeniyle karşılaşılan ceza davaları daha çok taksirle öldürme ve taksirle yaralama suçlarına ilişkin olmaktadır. Önemle belirtmek gerekmektedir ki; tıbbi müdahale konusunda hasta aydınlatılmalı ve rızası alınmalıdır. Bu iki husus, tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğunun ön şartıdır. Bu ön şartların yanı sıra, müdahalenin de tıbbi gerekliliğe uygun bir şekilde yapılması zorunludur. Hekimin hiçbir kusuru olmamasına rağmen tıbbi müdahale başarısızlıkla sonuçlanabilir. Şayet, aydınlatma ve rıza söz konusuysa, bu durumda hekimin hukuki ve cezai sorumluluğundan bahsetmek mümkün değildir.
Taksir, neticenin istenmemesi, ancak dikkatsizlik ve özensizlik sonucu kusurlu davranışla neticenin gerçekleşmesine sebep olmaktır. Tabii ki, neticenin de öngörülebilir olması gerekmektedir. Neticenin öngörülebilmesi mümkün değilse taksir sorumluluğu da söz konusu olmaz. Keza, doktorun kusuru yoksa meydana gelen neticeden dolayı sorumluluktan bahsetmek de mümkün değildir.
2.A ) KAMUDA ÇALIŞAN HEKİMLER AÇISINDAN
Kamuda çalışan doktorlar hakkında yapılan ceza şikayetlerinde, savcılık tarafından ceza soruşturması yapılabilmesi için, öncelikle şüpheli doktor hakkında bağlı bulunduğu mülki idare amirinden soruşturma izni alınması gerekmektedir. Mülki idare amiri soruşturma izni vermezse Savcılık soruşturma yapamayacak ve dolayısıyla doktor hakkında ceza davası açılamayacaktır. Mülki idare amiri soruşturma izni verirse, bu bir idari işlem olduğundan öncelikle bu işlemin iptali için idare mahkemesine başvurulması ve tüm kanun yollarının tüketilmesi faydalı olacaktır.
Şayet idare mahkemesine yapılan iptal başvurusu lehe sonuçlanırsa, soruşturma izni iptal edilmiş olacağından yine soruşturma yapılamayacak ve dolayısıyla ceza davası açılamayacaktır. Soruşturma iznine karşı iptal başvurusu yapılmazsa veya yapılıp da aleyhe sonuçlanırsa, bu durumda Savcılık soruşturmaya başlayacaktır. Bundan sonraki aşamalar özelde çalışan hekimler ile aynıdır.
2.B ) ÖZELDE ÇALIŞAN HEKİMLER AÇISINDAN
Kamuda çalışan doktorlar hakkında gerekli olan soruşturma izni özelde çalışan doktorlar için söz konusu değildir. Soruşturmayı yapan Savcılık şüpheli doktorun ve varsa tanıkların ifadesini de alarak dosyayı topladığı diğer delilerle birlikte rapor için bilirkişiye gönderecektir. Bilirkişi raporu önemlidir, zira genellikle bu doğrultuda karar verilmektedir. Sonuç olarak, ya takipsizlik kararı verilecek veya eylemine uyan suçtan cezalandırılması için iddianame tanzim edilerek ceza davası açılacaktır.
Şüpheli doktor davanın açılmasıyla artık “sanık” olmaktadır. İddianamenin kabulü ile birlikte ceza davası başlamış olmaktadır ki, bu aşamaya “kovuşturma evresi” diyoruz. Eylemine uyan suç tipine göre ilgili ceza mahkemesinde yargılama başlayacaktır. Yargılama sonunda; beraat, ceza tayinine yer olmadığına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya mahkumiyete hükmedilir. Verilen karara göre itiraz veya temyiz gibi yargı yollarına müracaat etmek mümkündür.

İcra Takibi

İCRA HUKUKU
İcra İflas Hukuku’na takip hukuku da denilmektedir.
Cebri icra, devletin zor kullanma gücünü belirtir.
Borçlarını ödemeyen, yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere karşı, devlet yardımı ile alacaklarına nasıl kavuşacağını düzenleyen hukuk dalına icra ve iflas hukuku veya cebri icra hukuku denir. Cebri icra hukuku zor kullanma yetkisini sadece devlete tanımıştır. Alacaklının alacağına kavuşması için devlet, icra müdürlüğü nezdindeki icra daireleri aracılığıyla borçlunun hak ve mallarını haczeder, bu mallar en sonunda satılarak paraya çevrilir ve elde edilen para alacağa karşılık olarak ödenir.
İcra İflas Kanunu’na göre haciz yöntemleri:
1) İlamlı İcra: Bir mahkeme kararına veya mahkeme kararı niteliğinde sayılan bir belgeye dayanan alacağın tahsil edilmesi amacıyla izlenen takip yöntemidir.
2) İlamsız icra: Herhangi bir belgeye dayanılmadan da açılabilen takip yöntemidir.
3) Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip: Alacaklının elinde borçluya ait bir mal rehnedilmiş olarak bulunuyorsa ilk önce rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe başvurmalıdır.
İcra ve İflas Kanunu’nda yer alan haciz türleri:
1) İhtiyati Haciz: İşleri yolunda borçluyu(genellikle şirketler) korumak düzenlenen bir kurumdur.
2) Konkordato: Sermaye şirketleri ve kooperatiflerin haciz yoluna başvuran alacaklıların uzlaşmasını ve faaliyetine devam etmesine imkan sağlayan bir kurumdur.
3) İptal Davası: Borçlular, henüz malları haczedilmeden önce haczedilmesini önlemek amacıyla ellerindeki malların satarlar ise alacaklılar bu dava yoluyla bu işlemlerin iptalini sağlayabilirler. Bu sayede alacaklılar alacaklarını tahsil edebilirler.
AMME (KAMU) ALACAKLARININ TAHSİLİ
Kamu kuruluşlarının alacakları İcra İflas Kanunu’na değil, “AMME (KAMU) ALACAKLARININ TAHSİLİ HAKKINDA KANUN” hükümlerine göre takip edilir.
İCRA ORGANLARI
a) İcra Dairesi: İcra işlemlerinin başlatıldığı makamdır.
b) İcra Mahkemesi: İcra dairesini denetleyen mahkemedir. İcra memurlarının işlemleri, takip hakkındaki başvurular mahkemeye yapılır ve mahkeme nezdinde incelenir.
İCRA MAHKEMESİ'nin Kararlarının Temyizi:
İCRA MAHKEMESİ'nin bazı kararları temyiz edilebilir. Temyiz edilebilecek kararlar ise İİK m.363'de teker teker numerus clausus sayılmıştır.
Temyiz süresi, kararın tebliğinden veya yüzüne karşı okunmasından başlayarak 10 gündür.
İCRA DAİRESİ GÖREVLİLERİNİN SORUMLULUĞU
Hukuki Sorumluluk: İcra dairesindeki görevlilerin ve memurların yaptıkları işlemlerden zarar gören kişiler, şikayet yoluna başvurarak İcra Mahkemesi nezdinde talepte bulunabilirler.
Cezai Sorumluluk: İcra dairesi görevlileri ve memurlarının fiilleri suç da teşkil edebilir. Bu durumda görevliler ve memurlar hakkında suç duyurusunda bulunulabilir.
ŞİKÂYET
Şikâyet Sebepleri
1) İşlemin Kanuna Aykırı Olması
2) İşlemin Duruma Uygun Olmaması: İcra dairesine takdir yetkisi tanınan durumlarda meydana gelebilir.
3) Hakkın Yerine Getirilmemesi Hali: İcra dairesi görevli ve memurlarının görevleri içinde olan bir işi yapmaması durumudur.
4) Hakkın Nedensiz Sürüncemede Bırakılma Durumu
Şikâyet Süresi
Kural olarak: 7 gündür. Şikayet süresi şikayete konu işlemin öğrenildiği günden başlamaktadır. Şikâyetin süreye tabi olmadığı haller:
a) Hakkın yerine getirilmemesi ya da sebep belirtilmeden sürüncemede bırakılması durumuda her daim şikayet yoluna başvurulabilir.
b) Kamu düzenini bozabilecek ve aykırı olan işlemlere aleyhine de süresiz olarak şikayet prosedürü kullanılabilir.
Şikâyet Usulü
Şikayet, icra mahkemesi nezdinde yazılı bir dilekçe ile veyahut sözlü olarak yapılabilir.
İCRA PROSEDÜRÜNDE TEBLİGAT
İcra işlemlerinin tamamlanabilmesi amacıyla, tebliğ edilmesi zorunludur. Tebligat, Tebligat Kanunu’na uygun olarak yapılır. Tebligat, PTT’nin posta memurları ya da icra memuru aracılığıyla yapılabilir. Tebligat yapılacak kişi adresinde bulunmazsa tebligat, kendisi ile aynı adreste ikamet eden, görünüş olarak 18 yaşından büyük aile bireylerinden birine yapılabilir.
Eğer tebliğ alınmaktan kaçınılırsa, tebliğ edilecek borçlu gerçek kişi ise Tebligat Kanunu’nun 21. Maddesine göre mernis sisteminde kayıtlı adresine tekrar tebligat gönderilerek adresteki görevli muhtarlığa tebligat yapılır. Eğer borçlu tüzel kişi tacir ise, TK m.35’e göre ticaret odasına kayıtlı adresine, kapıya yapıştırmak suretiyle tebligat yapılır.
Usulsüz Tebligat:
Kanunda düzenlenen usulüne uygun olarak yapılmayan tebligat geçersizdir.
Takibin Ertelenme Halleri
a) Borçlunun yakınlarından birinin ölümü üzerine takip 3 gün ertelenir.
b) Borçlunun ölmesi: Mirasçı mirası derhal kabul etmişse takip 3 gün ertelenir ve daha sonra mirasçılara veyahut miras bırakılan malvarlığına karşı takip devam eder. Mirasçı veya mirasçılar açıkça mirası kabul etmemiş veya reddetmemişse 3 ay boyunca icra takibi ertelenir.
c) Borçlunun tutuklu veya hükümlü olması: Borçlu 1 yıl veya daha fazla ceza almışsa, Sulh Hukuk Mahkemesi’nden vasi tayin edilene kadar icra takibi ertelenir. 1 yıldan daha az ceza almışsa, icra müdürlüğü tarafından verilen süre içerisinde kendisine vasi atayana kadar icra takibi ertelenir.
d) Borçlunun asker olması: Kendisine temsilci atayana kadar, icra müdürlüğü tarafından kendisine uygun bir süre verilir.
e) Borçlunun ağır hastalık hali: Kendisine temsilci tayin edinceye kadar takip ertelenir. Mal kaçırma ihtimali bulunuyorsa; gece vakti de dahil olmak üzere; tutuklu, ağır hasta ve askerlik
İCRA HUKUKUNDA İTİRAZ ve İTİRAZIN DÜŞÜRÜLMESİ
İcra hukukunda, başlatılan icra takibinin itirazla durdurulması iki şekilde mümkündür. Bunlardan birincisi itirazın iptali yolu diğeri ise itirazın kaldırılması yoludur.
Borçlu, kendisine karşı başlatılan bir icra takibinde ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz ederse takip başkaca hiçbir işleme gerek kalmaksızın takip durur. Duran takibe genel mahkemelerde açılan itirazın iptali davasıyla ya da itirazın kaldırılması kararıyla devam edilebilir.
Alacaklı, eğer İcra İflas Kanunu’nun 68. Maddesinde sayılan belgelerden birine sahip ise İcra Mahkemesi’ne başvurularak itiraz iptal edilerek takibe devam edilebilir.
Eğer bu belgelerden birine sahip değilse, genel mahkemelerde itirazın kaldırılması yoluna başvurarak, itirazın kaldırılmasını sağlayarak takibin devamını sağlayabilir. İcra takibinin son aşaması da haczedilen malların satılmasıdır.
İcra Hukuku
Büromuz, müvekkillerimize icra hukuku alanında danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. Borç tahsilatının hızlı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için sadece bu alanda çalışan ve uzmanlaşmış call center birimimiz bulunmakta ve borçlularla sürekli olarak iletişime geçilerek borcun ödenmesinin pratik bir şekilde sağlanmasına çalışılır. Bu aşamada başarı sağlanamadığı takdirde, konu yine icra alanında uzman avukatlarımızın takibinde UYAP, Sinerji gibi güncel bilişim programları da kullanılarak hızlı bir şekilde sonuca ulaştırılmaya çalışılmakta, kolay bir şekilde malvarlığı takibi yapılabilmektedir. Sonuç odaklı olarak, İstanbul’daki birçok adliyede daimi olarak bulunarak gerektiğinde hızlı bir şekilde işlem gerçekleştiren personellerimiz bulunmaktadır.
Kredi sözleşmesi takibi, hacizli mallar ve ipotek satışı, rehnin paraya çevrilmesi işlemleri hızlı bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Proaktif Hukuk Bürosu olarak ulusal ve/veya uluslararası faaliyet gösteren bireysel ve kurumsal müvekkillerimize ihtiyaç duydukları konularda deneyimli bir firma olarak uzun zamandır istikrarla, tecrübeli ve profesyonel ekibimiz ve icra avukatlarımızla kısa sürede ve başarılı bir şekilde müvekkillerimizin işlemlerini takip etmekte ve yardım etmekteyiz.
Kıymetli Evrak Tahsilatı
Para yerine kullanılan çek, bono, poliçe, rehin belgesi gibi ticaret hukuku kıymetli evraklarının düzenlendiği ihtisas alanıdır. Deneyimli avukatlarımız, karşılıksız çek tahsilatı, poliçe tahsilatı, bono tahsilatı gibi alanlarda başarılı bir şekilde borç tahsilatında faaliyet göstermektedir.
Senet Tahsilatı
Deneyimli avukatlarımız ve ekibimiz, hukukumuzda kıymetli evrak (çek, poliçe, bono) sayılmayan, adi evrak olarak anılan senetlerin tahsilatında da başarılı bir çizgide hareket etmektedir.
Fatura Tahsilatı
Genellikle kurumların veya tacir kuruluşlar veya kişilerin düzenledikleri faturaların tam ve hızlı tahsilat sağlamak amacıyla büromuz nezdinde başarılı bir faaliyet sergilenmektedir.

Makul Sürede Adil Yargılanma Hakkının İhlali


Makul Sürede Adil Yargılanma Hakkının İhlali
Makul Sürede Adil Yargılanma Hakkının İhlalinden doğan Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruyla talep edilen tazminat taleplerinde , süre nihai kararın kesinleşmesinden itibaren 30 gün olup bu sürenin geçirilmesi halinde geçerli mazeretiniz yoksa hakkınızı bir daha arama durumunuz kesinlikle yoktur.
Uzun süren devam eden davalarda nihai kararın kesinleşmesini veya karar verilmesini beklemeden AYM ne başvurabilirsiniz. Bir çok kişi maalesef basvuru süresini kaçırmakta ciddi zararlara uğramaktadırlar.
AYM. nde incelemeler dosya üzerinden olmaktadır. Basvurunuz için davacı davalı sanık veya şikayetçi olmanızın önemi yoktur. Yeter ki sizin açtığınız veya size karşı açılan hakkınızda uzun süren bir davanın olması gerekmektedir.
Başvurular indirilen PDF evraklarının doldurulmasıyla gerçekleştirilmekte bu çalışma bazı özellikler gerektirmektedir. Başvurularda şartların oluşması halinde yine süresinde Yeniden Yargılanmayı da talep edebilme hakkınız bulunmaktadır.
Başvurularınızda profesyonel yardım almanız çok önemlidir. 2021 yılı itibariyle AYM ne başvuru harcı 487,50 TL'dir. Gerekli belgelerin sunulması halinde Adli yardımdan yararlanma ve maddi tazminat talep etme hakkınız da vardır.
Büromuz AYM ne başvurularda titizlikle inceleme yaparak şartların oluştuğuna karar verilmesi halinde bireysel başvurunun yapılması kararını sizle paylaşmaktadır.

Ekibimiz

image description

Emre KARAMAN

Arabulucu Avukat
image description

Mervenur BALCI

Avukat
image description

Songül ÇINAR

Avukat
image description

Yağmur BARLAK

Yönetici Asistan
image description

Mertcan KANDEMİR

Yönetici Asistan

Mevzuat

Dosya Adı Açıklama İndir
Hukuk Muhakemeleri Kanunu - 6100
Karayolları Trafik Kanunu - 2918
Sigortacılık Kanunu - 5684
Türk Ticaret Kanunu - 6102
Türk Borçlar Kanunu - 6098
Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik

Twitter'da Biz

Twitter'da Makalelerimizi Takip Edebilirsiniz


Tweet Bulunamadı!
(Tweetlere ulaşılamadı veya profilinizin gizliği herkese açık değil.)

karamanavukatlik.com

1071 Usta Plaza Kızılırmak mah. 1443. cad. Bina No:25 B Blok Kat:23 No:159, 06530 Çankaya/Ankara

HARİTADA AÇ